
Kendime Giden Yol
Bu blog bir yolculuk, bir sığınak, bir kendini hatırlayış hikâyesi.
Bazen konuşmak istemem. Çünkü anlatmak yorar.İnsanlar dinler gibi yapar ama çoğu zaman gerçekten anlamaz.
Ne zaman kendimi ifade etmeye çalışsam, ya hafife alındım ya da susturuldum.Bu yüzden sustum ama içimde hep bir yerlerde durup, “sen de anlat” diyen o sessiz sesi hiç susturamadım.
Yıllarca içime attım.İncindim, küçümsendim, yargılandım.Yapmak istediğim şeyler alaya alındı. Başladığım şeyleri bitiremediğimde “sabırsız” dediler. Seçimlerim yüzünden “ayıplandım.” Ama bir gün yalnız kalıp kendi hayatımı idame ettirmek zorunda kaldım…Ve o an anladım:Ben güçlüydüm. Yeterliydim. Ve hiç kimseye ihtiyacım yoktu.
İnsanlar beni genellikle kendi halinde, sessiz, içine kapanık ve hayalperest biri olarak tanımlar.Ve evet, bu tanımda yanlış bir şey yok, ben sessizliğin içindeki sesi duymayı severim, kalabalıklardan çok bir ağacın gölgesinde, bir fincan sıcak çayla içime dönmeyi tercih ederim. Doğa, kitaplar, yürümek, sessizlik, pamuk gibi yumuşacık şeyler ve müzik… bunlar benim küçük mutluluklarım. Kırılgandım belki ama çürümemiştim. Ve hâlâ içimde iyiliğe yer bırakmak için çabalıyorum.
İnsanlar bana göre fazlasıyla düşüncesiz, bencil ve vefasız olabilir.Ama içimde hâlâ güzel olanı gören bir yan var.Ve işte bu yan, beni bu blogu açmaya teşvik etti.
Bu blogu birilerine bir şey kanıtlamak için değil,kendimi duymak, anlamak, tanımak ve iyileştirmek için açtım. Kelimelerle kendime bir yol çiziyorum şimdi.bSessizlik, yalnızlık, güç, kadın olmak ve kendimle sohbetlerim bu yolun durakları olacak.Belki bir gün bu satırlarda kendinden bir parça bulan biri olur. O zaman ben de yalnız olmadığımı bilirim.
.

Yorum bırakın